Son dönemde mülteciler üzerinden artan gerginlik; Türkiye’nin bir numaralı gündem maddesi oldu. Türkiye; son aylarda artan yasa dışı göç dalgasıyla, resmi olmayan rakamlara göre yaklaşık 6 milyon mülteciye ev sahipliği yapıyor.
İçişleri Bakanlığı’na bağlı Göç İdaresi’nin 28 Nisan itibarıyla yayımladığı rapora göre, Türkiye’de geçici koruma statüsünde 3 milyon 762 bin 686 Suriyeli bulunuyor. Bunların dışında Orta Asya’dan da ciddi manada göç akını var.
Bu mültecilerin gönüllü olarak ülkelerine geri dönüşü için ise hükümet tarafından çalışmalar devam ediyor. En son Cumhurbaşkanı Erdoğan; 1 milyon Suriyelinin dönüşü için yeni bir proje başlattıklarını söylemişti.
Siyasi arenada da mülteci söylemi ön plana çıkarken; zaman zaman provokatif, ırkçı daha da önemlisi yanlış bilgilerle kamuoyu yönlendirilmeye çalışılıyor.
Toplum refahını bozan, adli vakalara karışan ve kaçak yollarla Türkiye’ye girdiği tespit edilen şahıslar ise; ilgili kurumlar tarafından işlemleri yapıldıktan sonra deport ediliyor.
TOPLUMU İKİ UÇTAN KIŞKIRTMA PROJESİ
Tüm bunlar yaşanırken, göçmen konusu üzerinden Türkiye’ye yönelik bir kaos planı işletiliyor. Bir taraftan provokatif görüntü ve söylemlerle topluma öfke aşılanırken, diğer yandan aynı amaca hizmet eden ve “mülteci derneği” adı altında toplanan oluşumlar aracılığıyla toplumsal hassasiyeti göz ardı eden açıklama ve söylemler, toplumun sinir uçlarıyla oynuyor. Özellikle son dönemde sosyal medyada yer alan bazı paylaşımlarda, söz konusu derneklerin provokatif söylemlerle mülteci konusu üzerindeki tartışmaları alevlendiriyor.
Uzmanlar, bahsi geçen “bazı mülteci derneklerinin” aynı güçler tarafından fonlandığını iddia ederken bu gibi paylaşım ve söylemlere karşı hem hükümeti, hem halkı, hem de göçmenlere uyanık olma çağrısında bulunuyor.
“GÖÇMENLERİN İÇİNDE ABD AJANI PROVOKATÖRLER VAR”
Terör ve güvenlik uzmanı Coşkun Başbuğ, bu konunun sokakları hareketlendirmek için en müsait konu haline geldiğini söylerken, Ümit Özdağ gibi siyasetçilerin bu konunun tetikçiliğini yaptığını belirtiyor. Başbuğ, göçmenlerin içinde ABD ajanı olduğu belirlenen bir takım provokatörler olduğunu, hemv Türk halkının hem de göçmenlerin uyanık olması gerektiğini belirtti. Başbuş’a göre asıl amaç mülteci meselesini sokak çatışmasına dönüştürerek 2023 seçimlerini ve iktidarı hedef almak.
Emekli Tümamiral Cihat Yaycı ise bu mesele üzerinden çıkarılmak istenen kargaşaya karşı dikkatli olunması gerektiği uyarısını yaptı. “Göçmen politikalarını Soros destekliyor” diyen Yaycı, devletin bu sorunu inkar etmemesi ve sınır ötesine çadır kampları kurulması için çalışmaları hızlıca başlaması gerektiğini ifade etti.
Konunun uzmanları göç sorununun çözümü için problemin başladığı yere işaret ederek; insanların ülkelerinden gelmelerine sebep olan koşullar değişmediği sürece ülkelerine dönüşlerinin zor olduğunu, hukuken de zorla göçün mümkün olmayacağını söylüyor.
Türkiye’ye yönelik kaos planının yanı sıra, Türkiye’nin sınır güvenliğini, gettolaşma tehlikesini, mülteci sorununun gelecekte ülkeye getirebileceği olası etkiler;
COŞKUN BAŞBUĞ: BURADA BİR OYUN OLDUĞUNU BİLECEĞİZ, AMA BURADA BİR SORUN OLDUĞUNU DA BİLECEĞİZ
Güvenlik ve Terör Uzmanı Coşkun Başbuğ, mülteci meselesinin sokakları hareketlendirmek için en müsait konu olduğunu ifade etti. Başbuğ, ‘devlet ve millet olarak uyanık olmalıyız’ mesajı verirken, “Burada bir oyun olduğunu bileceğiz, ama burada bir sorun olduğunu da bileceğiz. Biz bu sorunu zaten eninde sonunda çözeceğiz. Böyle bir sorun yok diye de kimse bir şey demiyor” dedi.
Başbuğ, hükümetin bu konuyu doğru adımlarla, provokasyonlara kulak asmadan hem insani hem gerçekliğe uygun bir şekilde çözmesi gerektiğini söyledi.
“HALK, PLANLI BİR ŞEKİLDE KIŞKIRTILIYOR”
Bağbuğ, mülteci meselesi üzerinden kaos planı kurgulandığını şu sözlerle ifade etti:
“Bu ortam da birileri tarafından bilerek yaratıldı. Bu yeni bir olay değil, bir yıldır bu konu işleniyor. Ümit Özdağ gibi bazı siyasiler de bu konunun tetikçiliğini yapıyor. Şimdi bu süreçte ırkçılığa varacak derecede, bunlar defolsun gitsin gibi söylemler planlı. Bunlar ABD ve diğer emperyal devletler tarafından kışkırtılıyor. İçeride de bazı maşalar kullanılıyor. Ön önemli tetikçilerden biri de Ümit Özdağ.
“GÖÇMENLER İÇERİSİNDE ABD AJANI PROVOKATÖRLER VAR”
Ümit Özdağ bunu ilk defa yapmıyor. Daha önce de ‘Sessiz İstila’daki gibi povokatif söylemleri var. Durduk yere Suriyelileri gündeme getirmeye başladı. Amaç, provokatörlerle bu konuyu sokak çatışmasına dönüştürmek. Bunu yaparken de milletçe uyanık olmalıyız. Göçmenlerin de uyanık olması gerekir. İçlerinde bir takım provokatörler var. Suriye’de yaşayıp ABD’nin ajanı olan bir takım provokatörler var. Bunlar bir Türk’e saldırdığı an, karşı taraftaki provokatörler de buna cevap verdiği an bir anda kendinizi çatışmanın içinde bulursunuz”
“BU DOĞRUDAN PSİKOLOJİK HARP, ALGI OPERASYONU”
“Devlet ve millet olarak çok uyanık olmak zorundayız. Galeyana gelmememiz lazım. Şahsi hatalarla birlikte kasıtlı yapılan hatalar görebiliriz” uyarısında bulunan Başbuğ, “Bu doğrudan psikolojik harp, algı operasyonu. Amaç sokakları çatışma ortamına dönüştürmek. Hedef de 2023 ve Sayın Erdoğan ve iktidar” şeklinde konuştu.
“PROVOKASYONA KARIŞAN GÖÇMENLER DERHAL DERDEST EDİLMELİ”
Düzensiz göçün demografik yapıya yönelik etkisinin de göz ardı edilmemesi gerektiğine işaret eden Başbuğ, devletin bu konuda tedbirler aldığını, ama buna karşın bu tür provokasyona karışan göçmenlerin derhal derdest edilmesi gerektiğini belirtti. Başbuğ, “Her göçmen şunu çok iyi bilmeli; “Ben bulunduğum ülkenin şartlarına uymazsam veya gayri ahlaki davranışta bulunursam benim sonum sınır dışı”. Bunu yaptığımızda herkes attığı adımın hesabını yaparak hareket edecektir. Ama yapanın yanına kar kaldığı sürece bunu kullanırlar” diye konuştu.
Demografik yapının nasıl etkileneceği sorusu üzerine Başbuğ, “Bu tehdidi ön gördüğümüz için aman dikkat diyoruz. Çünkü bunlar belli yerlerde kümelendiği takdirde, böyle lokal coğrafyaların oluşma ihtimali çok kuvvetli” dedi.
CİHAT YAYCI: ABD’NİN 7 BASMAKLI PLANINDAN BİRİ; GÖÇMENLER ÜZERİNDEN KAOS-KARMAŞA-KARGAŞA
Dünyadaki göçmen ve sığınmacıların yüzde 20’sinin Türkiye’de olduğunu söyleyen Emekli Tümamiral Cihat Yaycı, göçmen politikalarının Soros tarafından desteklendiğini söylerken, “Türkiye’de de bunların uzantıları var. Bunlar, ulus devlet yapılarını, milli devlet yapılarını yıkmak üzerine kurulu” dedi.
İran üzerinden gelen Afgan göçmenlerin hepsinin neden erkek olduğunun sorgulanması gerektiğine işaret eden Yaycı, “İran’da Fatımiyyun ve Zeynebiyyun diye istihbarat işleriyle görevli iki tugayı var. Genellikle bu sığınmacı rolünde İran’ın propagandasını yapıp komşu ülkelerde huzursuzluk çıkarırlar. Irak’ta Suriye’de bunu yaptılar, yapıyorlar. Onun için çok dikkatli olunması gerekir” dedi.
ABD Silahlı Kuvvetleri Yayımlarında yer aldığı üzere yedi maddede mültecilerin bir ülkeyi nasıl yıktığına dair plandan bahseden Yaycı, “Bu 7 basamaklı plandan bir tanesi. ABD’nin planındaki maddelerden biri de bu; ucuz iş gücü yoluyla ekonomisini çökertmek” dedi.
Türkiye’nin çok ciddi sosyolojik kırılmaya sürüklendiğini söyleyen Yaycı, “3K diye tarif ediyorum ben. Kaos-karmaşa-kargaşa ortamı oluşturmak isteyenlerin eline koz veriyor. Bu ciddi bir sorundur. Devletin bu sorunu inkar etmemesi gerekir. Bu sorunu dile getirenlere şusun busun demesinler ki benim gibi milli birisine bile bunu diyebilirler. Türkiye, derhal sınır ötesinde çadır kampları kurmalı. Sığınmacı statüsündeki Suriyelilerin hepsini, şehirlerin dışına çıkartmalı ve kamplara götürmelidir. Bunlar normal Türk vatandaşı gibi dolaşamazlar, böyle bir şey yok” diye konuştu.
Yaycı ayrıca, Avrupa Birliği ev Yunanistan ile imzalanan geri kabul anlaşmasının kesinlikle iptal edilmesi gerektiğini söylerken, “Bugün FETÖ’cüleri, PKK’lıları teslim etmeyen Yunanistan, Afganları Suriyelileri geri gönderiyor” diye konuştu.
UĞUR YILDIRIM: “ZORUNLU NEDENLERLE ÜLKESİNİ TERK EDENLERLE, DAHA İYİ HAYAT ŞARTLARI İÇİN GELENLER AYRI”
Mülteci Dernekleri Federasyonu Başkanı Avukat Uğur Yıldırım ise mülteci ve göç meselesinin suhuletle, insani bakış açısının dışına çıkmadan çözüme kavuşturulması gerektiğini ifade etti.
Türkiye’nin, BM’nin ve STK’ların bu işin altından tek başına kalkamayacağını belirten Yıldırım, uluslararası bir kararlılığın gerektiğini söyledi.
Yıldırım, bu noktada mülteci meselesi ve göçmen meselesini ayırmak gerektiğini ifade ederken, “Çünkü dini, dili, ırkı, etnik kökeni, siyasi mensubiyeti dolayısıyla zorunlu nedenlerle ülkelerinden çıkmak zorunda kalanlarla, ekonomik göçmen dediğimiz; daha iyi hayat şartları için ülkesini terk edenler arasında hem uluslararası hukuk anlamında hem de hukuk anlamında bir farklılık var. Kimse ekonomik göçmen almak zorunda da değil. Bununla ilgili geri dönüş uygulamaları var. Daha etkin olması anlamında çalışmaların desteklenmesi lazım” şeklinde konuştu.
“GERÇEK MAZLUMLAR BU GÖÇ HENGAMESİNE KURBAN EDİLMEMELİ”
“Ama ikisinin de birbiriyle karıştırılmaması lazım” diyen Yıldırım, ülkesine dönmesi durumunda gerçek anlamda mağdur, mazlum durumuna düşme tehlikesinde olan insanların bu göç hengamesine kurban edilmemesi gerektiğini ifade etti.
“BAZI GÖÇMENLER, ÜLKELERİNDEKİ EKONOMİK DURUMU BAHANE EDEREK BUNU BİR FIRSAT OLARAK GÖRÜYOR”
Kaybedecek hiçbir şeyi olmayan göçmenlerden ayrı olarak daha refah bir yaşam arzusuyla yola çıkanlara değinen Yıldırım, şöyle devam etti:
“Bu noktada Pakistan’da da olsa Afganistan’da da olsa rejim değişikliğiyle zaten ekonomik durumlar kötüyken daha farklı bir pozisyonda da kalınabiliyor. Ya da göçmenler bunu bir fırsat olarak da değerlendiriyor. Hazır ülkesinde hükümet değişmişken kendisine bir bahane buluyor”
“NE SURİYELİLERİN HEPSİ MAĞDUR, NE AFGANLARIN HEPSİ BELA”
Yıldırım, mülteciliğin bireysel bir konu olduğunu belirtirken, “Her kişinin kendi bağlamında değerlendirilmesi gerekir” diye konuştu. Yıldırım, “Bu arada da toptancı yaklaşımla bütün Afganlar sorunlu, bütün Afganlar ekonomik göçmen diyerek, gerçekten ülkesinde sorun yaşamış herhangi bir mağduru, ülkesine döndüğü takdirde işkenceye muhatap olacak bir kişiyi de geri göndermemek lazım” değerlendirmesinde bulundu.
Bu konunun siyaset malzemesi yapılmaması gerektiğini söyleyen Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Buna insani bakış açısının dışında bakmamak lazım. Toptancı bir yaklaşım içerisinde de bulunmamak lazım. Ne Suriyelilerin hepsi mağdur, ne Afganların hepsi bela”
SURİYE, GERİ DÖNÜŞE HAZIR MI?
Suriyeli mültecilerin geri dönüşüne ilişkin değerlendirmede bulunan Yıldırım, nüfusu 200-300 binken 4,5 milyon insanı ağırlayan İdlib’deki insani dramdan bahsetti. Yıldırım, “Hali hazırda sadece Atme kampında 1.5 milyon insan çadırda yaşarken yapılan 50-100 bin biriket evle Türkiye’deki Suriyelilerin dönmesi bir yana ancak Suriye’deki mevcut mağdur insanların göçü engellenebilir ve orada bir yaşam sağlanabilir” diye konuştu.
Yıldırım, “Oradaki durum normalleştiği sürece zaten Türkiye’den çıkışlar kendiliğinden gerçekleşecektir” diye ekledi.